|
-----KIZILTEPE’DE İŞLENEN CİNAYETLER
13 Mayis 2012
Bu ayki yazımı tarım ve hayvancılık sorunları üzerine hazırlamıştım. Ama ne yazık ki yine hepimizin yüreğini burkan canımızı acıtan anlamsız ve sebepsiz bir cinayet gencecik eğitimci bir gencimizi öfkemize ve yıkılmayan dimdik ayakta olan gururumuza kurban verdik.
Cinayete neden olan bomboş hadiseyi öğrendiğimde şok oldum ve hazırlamış olduğum yazımı bir tarafa bırakarak, üzüntü, sinir ve biraz da acıklı duygular ile haykırmak geldi içimden.
Sosyal bilimci değilim, pek mürekkep yalamışlığım da yok. Meselenin vicdani, ahlaki yönüyle seslenmek istiyorum. Belki birilerinin ağalığına, gururuna dokunur. Ama yeter artık toplum olarak biz de kendimizi sorgulayalım ve bu gidişata toplum olarak dur diyelim. Bu ölümlerde katkımız yok mu? Bize düşen toplumsal duyarlılığı, sorumluluğu ortaya koyarak tepki göstermenin zamanı gelip, geçmedi mi? İki insan arasında bir tartışma veya bir kavga çıktığında, olayı duyan yakınları imdat davulu çalar gibi tüm akrabalarını hücuma davet eder gibi çağrıda bulunuyorlar. Oysa bu tür olaylarla karşılaştığımızda veya çağrıldığımızda, yatıştırıcı ve uzlaştırıcı rol almak gerekirken, tam aksi davranıyoruz…
Kim haklı kim haksız diye önce olayın aslını öğrenmek, olayı aydınlatmak yerine, öfke ve gazapla toplanan insanlar bu cinayetlerin baş sorumluları değil mi? İlçemizdeki olayların, cinayetlerin nedeni, para, menfaat veya gururdur. Son işlenen cinayetlere bir göz attığımızda, maalesef kardeş kardeşi vurup, vurdurtabiliyor. Eskiden aşiret geleneklerinin bir koruyucu, kollayıcı, uzlaştırıcı, sahip çıkıcı özellikleri vardı. Aşiret idarecileri bir karar verdiklerinde tüm aşiret mensupları bu karara uyar ve bu kararlar genelde uzlaştırıcı, yapıcı olurdu. Şimdi maalesef olumsuz yönde kararlar çıkabiliyor.
Diğer cinayetlerin nedenlerine bakıldığında sebepler aynı maddi ve manevi pek bir değeri olmayan nedenler, klasik tabirle fındıkkabuğunu doldurmayacak sebepler. Sonuç olarak da telafisi, geri dönüşü olmayan pişmanlıklar. Gördüğüm bildiğim kadarıyla bir kısım aşiret önderleri, mensuplarına öylesine sahip çıkıyorlar ki kimin haddine onlara yan bakılsın? Ola ki böyle bir şey ağanın, reisin kulağına gitti mi alır eline davulu, tokmağı bir iki üçüncü tokmakla 7’den 70’e tüm aşiret mensupları hücuma gazaya hazırdır ve hedef bellidir. Yan bakanın yedi sülalesi yerle bir edilecek suçu sabittir yan bakmış karar veren aşiretin ileri gelenidir ve emir yerine getirilecek başka çaresi yok. Yoksa aşiretin unvanı, namı ayaklar altına alınacak aman YARABBİ!
Diğer saygı değer büyüklerde gördüğüm kadarıyla, can kaybı yaşanıp, cinayet işlendikten sonra bir kısmı cübbesini bir kısmı da kravatlarını bağlar ve maktulun tarafını bir ziyaret ederler. Herkes hünerini konuşturur kimisi dini nasihat kimisi de klasik edebi biraz da methiyeler ile ortamı yumuşatmaya başlarlar. Dinimizde intikam haramdır, kin gütmek kimseye fayda getirmez bu işlerin sonu yoktur, bellidir kaç kişi öldürülse sonuç, barıştan başka yol var mı? Ey ağalar, beyler gencecik canlarımızı anlamsız cinayetlere kurban vermeden önce toplum öncüleri olarak yapıcı, uzlaşmacı görevinizi yapsanız gelecek. Kültürlü, ufku açık nesil sizleri saygı ve rahmetle ansın. Yoksa nefret ile anacak nesiller sizleri… Karar sizin vebal sizin ey büyükler…
Herkes şunu çok iyi bilsin Kızıltepe’de şu aşiret bu aşiret diye ayrı gayri kalmamış herkes birbirinin dayısı, yeğeni, eniştesi ve kuzeni olmuş. Tüm bu cinayetler, acılar yaşanırken bizim aşiret reisleri, ağalar, din adamları ve son zamanların yeni moda ismi kanaat önderleri ne yapıyorlar? İnandığımız dinimizin anayasası olan Kur’an-ı Kerim gayet açık bir şekilde başkasını öldürmeyi yasaklar; "Hak bir sebep olmadıkça, Allah’ın haram kıldığı canı öldürmeyin" (İsra Sûresi, 32) buyurur. Ayette geçen “hak bir sebep”,savaş hali-nefsi müdafaa. Yapılacak şey, varolan durumu kabul ederek en etkili mücadele yollarını bulmak ve uygulamaktır.
Genelde yer alabilecek tedbirler arasında, kişiler arası ve kişilerle yöneticiler arasında diyalog kurulması ve güçlendirilmesi üzerinde durulmalı, tüm kurumlar, aile, okul, iş hayatı, kamu hizmetleri ile hukuk kurallarında var olan “önleyicilik” niteliği göz önünde bulundurulmalı, özetle, toplum düzeninin şiddet karşısındaki tutumu şiddeti gereksiz kılmak ve onu ödülsüz bırakmak olmalıdır.
-------------------------------------------------------------------------M. Şerif ÖTER
----------------Zahireciler Derneği Başkanı Ve STK Platform sözcüsü |